Recent Posts

28 Şubat 2011 Pazartesi

Zaz - Je Veux

Bu şarkıyı çok sevdim. Kıpır kıpır insana dinlerken o anda yerinden kalkma hissi veriyor hemen. Müzik sıradan değil gayet hoş . Kızın sesi güzel...Daha önce de söylemiştim sırf şarkılar için Fransızca öğrenmek lazım.

Müziğin mutlu modu için tıklayın :


Zaz - "Je Veux"
Yükleyen Mplay. - Video klipler, sanatçı röportajları, konserler ve çok daha fazlası.


Müziğin ruhuna kapılmak yeterli olacaktır ama ben sözleri ve Türkçe çevirisini de ekleyim...Böyle şarkının da böyle sözleri olur :

Sözlerin Fransızca orijinali :

Donnez-moi une suite au Ritz, je n'en veux pas
Des bijoux de chez Chanel, je n'en veux pas
Donnez-moi une limousine, j'en ferais quoi ?
Offrez-moi du personnel, j'en ferais quoi ?
Un manoir à Neufchatel, ce n'est pas pour moi
Offrez-moi la Tour Eiffel, j'en ferais quoi ?

Je veux de l'amour, de la joie, de la bonne humeur
Ce n'est pas votre argent qui fera mon bonheur
Moi je veux crever la main sur le coeur
Allons ensemble, découvrir ma liberté
Oubliez donc tous vos clichés
Bienvenue dans ma réalité

J'en ai marre de vos bonnes manières, c'est trop pour moi
Moi je mange avec les mains et je suis comme ça
Je parle fort et je suis franche, excusez-moi
Finie l'hypocrisie, moi je me casse de là
J'en ai marre des langues de bois
Regardez-moi, de toute manière je vous en veux pas et je suis comme ça !

Je veux de l'amour, de la joie, de la bonne humeur
Ce n'est pas votre argent qui fera mon bonheur
Moi je veux crever la main sur le coeur
Allons ensemble, découvrir ma liberté
Oubliez donc tous vos clichés
Bienvenue dans ma réalité

Türkçe çevirisi :

Bana Ritz otelde suit oda tutsan , istemem.
Chanel'den mücevherler , istemem.
Bana bir limuzin versen , ne yapacağım onu ki ?
Uşaklar sunsan önüme , onlarla ne yaparım ki ?
Neufchatel'de bir malikane, bana göre değil.
Eiffel kulesini versen, ne yapacağım onu ?

Aşk isterim , eğlence , iyi huy.
Para değil beni mutlu edecek olan.
Kalbim üzerinde bir elle ölmek isterim.
Haydi beraber , özgürlüğü keşfedelim.
Bütün önyargıları unut benim gerçekliğime buyur.
İyi hallerden bıktım benim için fazla bunlar.
Ellerimle yerim , ben böyleyim.
Dosdoğru ve yüksek sesle konuşurum , üzgünüm.
İkiyüzlülüğe son verelim.
İkili konuşmalardan sıkıldım.
Bana bir bak, sana kızgın bile değilim.
Ben böyleyim sadece...

Aşk isterim , eğlence , iyi huy.
Para değil beni mutlu edecek olan.
Kalbim üzerinde bir elle ölmek isterim.
Haydi beraber , özgürlüğü keşfedelim.
Bütün önyargıları unut benim gerçekliğime buyur.TwitterTwitter'da paylaş

26 Şubat 2011 Cumartesi

Gönüllerin Şampiyonu Manuel Preciado

Tanımayanlar fotoğrafı görüp de bir aile büyüğünden , sevdiğim bir dostumdan ya da mahalle ahalisi bir abimden bahsedeceğimi düşünmüş olabilirler.Bilakis bu yazdığım bütün çağrışımları uyandıran kişi İspanya birinci lig futbol takımlarından Sporting de Gijon'un teknik direktörü Manuel Preciado.

Ne karizmatik bir Jose Mourinho ne de Pep Guardiola gibi dergiler tarafından en iyi giyinen adam seçilen biri Preciado. Ronaldo ve Messi gibi doğaüstü ve hatta "insandışı" varlıkların yer aldığı İspanya liginde normalleşmeyi sağlayan bir denge unsuru. Öyle ki sokakta yürürken görebileceğimiz abilerden , küçükken top oynadığımızda alan dışına çıkan topları ayağıyla bize doğru ittiren amcalardan o. Bunlara ek olarak bir mahalle bakkalı ya da kasap havası da yok değil...

Manuel Preciado'nun bu doğallığı ve klasik kuzey İspanyalı sempatik duruşundan da öte onu sevmek için birçok neden var. Kanserden ölen eşi ve 15 yaşında trafik kazasına kurban verdiği oğlundan sonra iki seçeneği olduğunu söylüyor Preciado bir röportajında : " Ya kendimi vurup intihar edecektim ya da devam edecektim. " İkinciyi seçip ruyasını yaşadığını da ekliyor.

Birçoğumuz onu bu sezonun başında Barcelona karşısına çıkardığı yedek takım sonrasında Mourinho'nun maç satmakla suçladığı kişi olarak tanıdı. Sporting Gijon'un 1-0 yenildiği maçın ardından Mourinho'nun kötü bir meslektaş olduğunu ileri sürerek ağır bir cevap verse de asıl cevabı Real Madrid'in 5 yediği İspanya lig tarihinin en iyi takımı Barcelona'yla sezonun ikinci yarısında 1-1 berabere kalarak verdi. O maçla beraber Barcelona'nın 16 maçlık galibiyet rekorunun devam etmesine mani oldu...

Manuel Preciado basın toplantılarındaki ilginç üslubuyla da adından söz ettiriyor ayrıca. Barcelona maçı öncesi Messi'yi nasıl durduracaksınız sorusuna ""9mm bir parabellum silahla" cevabını hatırlıyorum.

O gırtlağında yırtık varmış havası aldığım garip ses tonuyla Joaquin'e eline silah verilmiş bir maymun benzetmesini yapmışlığı da vardır Villa'yı sahada kendisine yaklaşırsa ısırmakla tehdit etmişliği de teknik adamın. Kaybettikleri bir maç sonrası bir hippinin motosikleti kadar ısınmış ve kızgın olduğunu söyleyen futbol adamı görevi devam ettiği sürece daha birçok ilginç konuşma yapacağa benziyor.

2006'dan beri Sporting Gijon'un başında olan teknik adam taraftarları tarafından da çok seviliyor. Başarılı olsa da olmasa da kişiliği ve karakteri ile beğeni topluyor. Hani şu ya çok sevilen ya da hepten nefret edilen tiplerden gibi İspanya'da...

Futbolun her yerde herkes için para olduğu bu dönemde futbolun hümanist yanının bir temsilcisi bana göre Manolo Preciado. Takımı bu yıl da düşmesin hep başarılı olsun ! Hatta şampiyon olsun , İspanya kralı olsun Preciado !

-------------------------------------------------------------------------------------
© Fotoğraflar as , el pais ve diğer ispanyol medyasından...TwitterTwitter'da paylaş

25 Şubat 2011 Cuma

1000 harika şey

Uzunca bir zamandır iz bırakan internet sayfaları bölümünü ihmal ettiğimi farkettim. Halbu ki internette ne güzel sieler ,bloglar var insana interneti sevdiren zamanın nasıl geçtiğini anlamadan bize güzel anlar yaşatan.

Bu sefer karmaşık hayatlarımızda bizi mutlu eden basit detaylar üzerine yoğunlaşmış bir tematik siteyi paylaşmak istiyorum. Sayfalar yine ingilizce :

www.1000awesomethings.com

Hepimiz mutluluktan bahsederiz ama pek azımız biliriz ne olduğunu. Neil Pasricha isminde bir internet insanı erinmemiş bu mutluluk tanımını anlamlandırmaya çalışmış. İnce eleyip sık dokunarak hazırlandığı belli olan sayfalarda gün gün işlenmiş günümüzü gün eden mutluluğumuza mutluluk katan şeyleri not etmiş. Baktığımızda birçoğumuza tanıdık geleceğine inandığım bin harika şeyi sıralamış. Çok meşhur olmuş gazetelerde yayın organlarında çıkmış iki de kitap bastırmış konuyla ilgili.

Bu bin harika şeyden gözüme çarpan birkaç tanesini buraya eklemek gerekirse :

* Alarm çalmadan bir süre önce uyanmak ve kalkmak için daha çok vaktin olduğunu görmek.

* Dişlerimiz arasında sıkışan patlamış mısırı sonunda çıkarabilmek.

* Buğulu camlara parmakla yazı yazmak.

* Yastığın diğer yüzü.

* Kütüphane kokusu

* Soğuk kış günleri kalın yorganlara bürünmek.

Uzun zamandır dinlemediğiniz bir şarkıyı hatırlamak , karda yürümek , plan yapmamak ...

Amelie filminin başlarında Amelie ve çevresindekilerin sevdikleri sıralanır . Bunlara benzer küçük detaylar filmin o sahnelerinde de beni etkilemişti. Site de aynı hissi veriyor. Amelie mercimek çuvalına elini daldırmayı , tatlının üzerindeki kabuğu kaşığıyla kırmayı , St. Martin kanalında taş sektirmeyi seviyor hani...

Albert Camus'nun dediği gibi insan hiçbir zaman tamamen mutsuz olamaz. Eminim herkesin kendinden bir şeyler bulacağı bir site bu. Ben gezerken çok eğleniyorum sizin de seveceğinizi umut ederim.TwitterTwitter'da paylaş

20 Şubat 2011 Pazar

Roman Holiday - Roma Tatili

Filmin Orijinal Adı : Roman Holiday
Türkçesi : Roma Tatili
Çekim Tarihi : 1953
Türü : Dram , Komedi , Romantik
Yönetmen : William Wyler
Oyuncular : Gregory Peck , Audrey Hepburn , Eddie Albert

Daha önce bu sayfalarda zerafet , zarif , elegant ve elit gibi kelimelerin Audrey Hepburn'e ne kadar yakıştığını yazmıştım. Onu izlemeyi gerçekten seviyorum. Bu defa da tüm dünyayı kendine aşık ettiği ilk önemli işi belki de en bilineni Roma Tatili filmi hakkında bir şeyler yazayım dedim. Gerçi ben Tiffany'de kahvaltı ( Breakfast at Tiffany's ) filmini daha çok severim. Onu da hakettiği şekliyle daha detaylı bir şekilde ele alırım sonra.
Daha sonra birkaç kez aday gösterilse de Audrey Hepburn'ün tek Akademi ödülünü aldığı bu filmde - Oscar'ın ne şekilde verildiğini çözmüş değilim - Hepburn Avrupa'yı gezen bir prenses olan Ann'e hayat veriyor. Avrupa Birliği'nin temellerinin atıldığı o günlerde filmde bu karaktere Avrupa'da ekonomik işbirliğini cesaretlendirme görevinin verilmesini de ayrıca manidar buluyorum. Romadayken bütün resmiyetten , törenlerden ve planlardan sıkılan prenses bir yolunu bulup kaçar. Filmin çok sevdiğim bu kısmında Prenses Ann hiç de alışık olmadığı "özgür" bir hayata adım atar. Bir başına Romada oldukça tuhaf hisler içindeyken Amerikalı bir gazeteci olan Joe Bradley'e rastlar. Hepimizin tahmin edebileceği gibi prenses bir nevi yeni sahip olduğu kişiliğiyle gazeteciye aşık olur.(Neden kızıyorum?)Filmin bu kısmından sonra prenses eski ve yeni yaşamından birini,gazeteci de iş ya da aşkından birini seçme zorunluluğunda kalır. Film bana göre sürpriz bir sonla biter...

Film boyunca Audrey Hepburn'ün iki farklı yaşam için iki farklı kişilik geliştiren prenses rolü aktrisin güzelliğinden öte farklı bir büyü sunuyor. Bu farklı yaşama ayak uydurma ya da uyduramama durumları filmde sembolik olarak da izleyiciye çıtlatılmış ki bu bölümleri çok ama çok beğendim. Örneğin filmin başlarında prensesin ayağından çıkan ayakkabıyı bir türlü giyememesi karakterin bu hayata yerleşemediğini haber veriyor. Bir de prensesin bütün işleri geride bırakıp bir çeşit kendine izin vererek çıktığı Roma turunda saçını kestirmesi var. Kendini geriye bağlayan bağlardan kurtulur gibi. Sanki gençliğin asiliğini ya da kadının özgürlüğünü vurguluyor !

Bahsetmeden geçilecek gibi değil filmde bol bol Roma var. Oldukça Roma reklamı yapılmış. Ayrıca film Vespa motorsikletin bir furya haline gelmesinde de önemli rol oynamış.
Bir diğer başrol oyuncusu Gregory Peck'ten pek söz etmedim mi? Ama şimdi Audrey varken...

Audrey Hepburn sevenler zaten izlemişlerdir. Eski film sevenlerin izlemesini öneririm.TwitterTwitter'da paylaş

19 Şubat 2011 Cumartesi

İçinde yağmur yağan şarkılar

Son bir haftadır içinde yağmur sesi olan şarkılara tutunmuş durumdayım. Aslında pek farkında olmasak da içinde yağmur yağan ne çok şarkı varmış. İlk olarak aklıma bir iki Türkçe şarkı geldi. Klibinden hatırladığım üzere Şebnem Ferah'ın Yağmurlar'ını dinledim ilk olarak. Sonrasında sağdan soldan sordum youtube'da sörf yaptım ve ciddi bir liste oluşturdum.

1.Şebnem Ferah - Yağmurlar

Genelde yağmur severiz. Sözlü ve yazılı edebiyatta bol bol kullanılmıştır yağmur. Arınmayı sembolize eder çoğu için. Rüzgarla yağmur ilişkisi bir çok yerde yazılmıştır. Hoşumuza gider çünkü yağmur huzur verir , mutlu eder.

Bu açıdan bakılırsa şarkı sözlerinde geçen yağmur gibi şarkı başlarında , içinde ve sonunda yağmur şırıltısı duymak da insanı dinlendirir insana huzur verir. Öyle ki ben şarkılarda kullanılan yağmurun şarkıya romantizm katmak için kullanıldığını da düşünüyorum.

Son okuduğum Murakami'nin Haşlanmış Harikalar Diyarı Ve Dünyanın Sonu kitabında Bob Dylan'ın sesine gönderme olarak onun sesi bir çocuğun pencerenin önünde durup yağmuru izlemesini andırıyor benzetmesinde görüldüğü gibi yağmur hep romantik unsurlar oluşturmak için kullanılmış ve o unsurlara ilintilenmiştir.

Burada seçtiğim şarkıların da bazıları bu dinlendirici yağmurun huzur veren yanıyla ilgili daha çok ama bazılarıysa gökgürültülü fırtınalı. Enteresan bir liste buyrun devam...

2.İzel - Ah Yandım > İzel en başta yağmurla düet yapıyor.


3.Deniz Seki - Acele >Yine başlarken gökgürültülü Yağmurlu , rüzgarlı , bulutlu...


4.Umay Umay - İhanet > Yine şırıl şırıl. Bu şarkının girişini seviyorum.


5.Işın Karaca - Kalbimin Sokağı


6. Almora - Princess Of Rain


7.Morrisey - Life Is A Pigsty


8.Evanescence - Listen To The Rain


9.Let It Flow - Flee


10.Guns N Roses - November Rain


11.Dino Merlin - Ptica Bijela > gökgürültüsü yağmur ve hoş bir buzuki girişi var.


12.Tiamat - Kaleidoscope

13.Lake Of Tears - Otherwhereas

14.Opeth - Prologue

15.Sonata Arctica - The Power Of One

16.AFI - Silver And Cold


17.Modest Mouse - It Always Rains On A Picnic


18. Eminem ft Dido - Stan

19. Arab Strap - Islands


20.Breakage - Rain

21.The Ronettes - Walking In The Rain

Sizler de bildiğiniz içinde yağmur sesi olan şarkıları paylaşırsanız sevinirim. Ben şimdi bu listenin dalga seslilerini hazırlıyorum. Birkaç tane bildiğim var...

-------------------------------------------------------------------------------------TwitterTwitter'da paylaş
Blog Widget by LinkWithin