Türkçesi : Roma Tatili
Çekim Tarihi : 1953
Türü : Dram , Komedi , Romantik
Yönetmen : William Wyler
Oyuncular : Gregory Peck , Audrey Hepburn , Eddie Albert
Daha önce bu sayfalarda zerafet , zarif , elegant ve elit gibi kelimelerin Audrey Hepburn'e ne kadar yakıştığını yazmıştım. Onu izlemeyi gerçekten seviyorum. Bu defa da tüm dünyayı kendine aşık ettiği ilk önemli işi belki de en bilineni Roma Tatili filmi hakkında bir şeyler yazayım dedim. Gerçi ben Tiffany'de kahvaltı ( Breakfast at Tiffany's ) filmini daha çok severim. Onu da hakettiği şekliyle daha detaylı bir şekilde ele alırım sonra.
Daha sonra birkaç kez aday gösterilse de Audrey Hepburn'ün tek Akademi ödülünü aldığı bu filmde - Oscar'ın ne şekilde verildiğini çözmüş değilim - Hepburn Avrupa'yı gezen bir prenses olan Ann'e hayat veriyor. Avrupa Birliği'nin temellerinin atıldığı o günlerde filmde bu karaktere Avrupa'da ekonomik işbirliğini cesaretlendirme görevinin verilmesini de ayrıca manidar buluyorum. Romadayken bütün resmiyetten , törenlerden ve planlardan sıkılan prenses bir yolunu bulup kaçar. Filmin çok sevdiğim bu kısmında Prenses Ann hiç de alışık olmadığı "özgür" bir hayata adım atar. Bir başına Romada oldukça tuhaf hisler içindeyken Amerikalı bir gazeteci olan Joe Bradley'e rastlar. Hepimizin tahmin edebileceği gibi prenses bir nevi yeni sahip olduğu kişiliğiyle gazeteciye aşık olur.(Neden kızıyorum?)Filmin bu kısmından sonra prenses eski ve yeni yaşamından birini,gazeteci de iş ya da aşkından birini seçme zorunluluğunda kalır. Film bana göre sürpriz bir sonla biter...
Film boyunca Audrey Hepburn'ün iki farklı yaşam için iki farklı kişilik geliştiren prenses rolü aktrisin güzelliğinden öte farklı bir büyü sunuyor. Bu farklı yaşama ayak uydurma ya da uyduramama durumları filmde sembolik olarak da izleyiciye çıtlatılmış ki bu bölümleri çok ama çok beğendim. Örneğin filmin başlarında prensesin ayağından çıkan ayakkabıyı bir türlü giyememesi karakterin bu hayata yerleşemediğini haber veriyor. Bir de prensesin bütün işleri geride bırakıp bir çeşit kendine izin vererek çıktığı Roma turunda saçını kestirmesi var. Kendini geriye bağlayan bağlardan kurtulur gibi. Sanki gençliğin asiliğini ya da kadının özgürlüğünü vurguluyor !
Bahsetmeden geçilecek gibi değil filmde bol bol Roma var. Oldukça Roma reklamı yapılmış. Ayrıca film Vespa motorsikletin bir furya haline gelmesinde de önemli rol oynamış.
Bir diğer başrol oyuncusu Gregory Peck'ten pek söz etmedim mi? Ama şimdi Audrey varken...
Audrey Hepburn sevenler zaten izlemişlerdir. Eski film sevenlerin izlemesini öneririm.Twitter'da paylaş
0 yorum:
Yorum Gönder