Recent Posts
11 Şubat 2012 Cumartesi
9 Şubat 2012 Perşembe
Dr. House'u emekli ettiler
Gönderen
dalgaizleri
Her güzel şeyin bir sonu vardır. 2004 yılından beri yayın hayatına devam eden House MD artık bizlere veda ediyor maalesef. Amerikan Fox televizyonu düşen izleyici oranı ve yüksek maliyet nedeniyle sekizinci sezonun ardından doktorumuzu emekli etme kararı aldı blah blah blah.
House dizisinin tutkunlarında nasıl bir yere sahip olduğunu burada cümlelerle açıklamaya gerek duymuyorum. Sevenler zaten şu an ekranlarımızda olan zırvalardan farkını görüp bilmiş ve bu beğeni sebebiyle de bu yazıları okumaktadırlar.
Ben yine bu izleyen arkadaşların görüşlerini merak ediyorum. Sekiz yıldır ilgiyle izledikleri salladığı bastonuyla sağındaki solundakilerle laf oyunlarına giren-zeka yarıştıran, gizemli bulmaca vakaları çözen esrarengiz doktorları artık olmayacak. Büyütmek gerekir mi ya da aman zaten sıkmıştı iyice mi diyorsunuz ? Ekranlardaki House realizmi yerini nelere bırakacak ? Zirvede bitirmek iyi midir ya da House zirvede bitirmiş midir? Belli başlı bu belirgin konular etrafında sekiz yıl yeter de artar mı yoksa ? İyiydi güzeldi de her şey de tadında kalmalı diyenler var mı peki ?
Sevenleri için birçok şey ifade ediyordur. Felsefesiyle dahi birçok kişiye bir şeyler katmıştır belki. Bunların yanında House televizyon dizilerinde yer bulan anti-kahramanları da çoğaltmıştır bana göre. House'la beraber ekranlarda sıklıkla boy gösteren aslında tam anlamıyla da iyi denmeyecek, alaycı , bencil kahramanların artışı sizlerin de dikkatini çekmiştir. Yeni anti-kahramanınız Behzat mı yoksa Sherlock mu olacak ? Hiç yapma Sir Arthur Conan Doyle Sherlock Holmes'u yıllar önce yazmıştı gibi söz dalaşlarına girmeyelim Holmes severlerle. Ne demek istediğimi anladınız. Benzerliği bu sayfalarda yazmıştım hatta.
Sonuç olarak House'a ve onunla ilgili birçok şeye veda etmeye hazırlayalım kendimizi. Görüşlerinizi bekliyorum.Twitter'da paylaş
House dizisinin tutkunlarında nasıl bir yere sahip olduğunu burada cümlelerle açıklamaya gerek duymuyorum. Sevenler zaten şu an ekranlarımızda olan zırvalardan farkını görüp bilmiş ve bu beğeni sebebiyle de bu yazıları okumaktadırlar.
Ben yine bu izleyen arkadaşların görüşlerini merak ediyorum. Sekiz yıldır ilgiyle izledikleri salladığı bastonuyla sağındaki solundakilerle laf oyunlarına giren-zeka yarıştıran, gizemli bulmaca vakaları çözen esrarengiz doktorları artık olmayacak. Büyütmek gerekir mi ya da aman zaten sıkmıştı iyice mi diyorsunuz ? Ekranlardaki House realizmi yerini nelere bırakacak ? Zirvede bitirmek iyi midir ya da House zirvede bitirmiş midir? Belli başlı bu belirgin konular etrafında sekiz yıl yeter de artar mı yoksa ? İyiydi güzeldi de her şey de tadında kalmalı diyenler var mı peki ?
Sevenleri için birçok şey ifade ediyordur. Felsefesiyle dahi birçok kişiye bir şeyler katmıştır belki. Bunların yanında House televizyon dizilerinde yer bulan anti-kahramanları da çoğaltmıştır bana göre. House'la beraber ekranlarda sıklıkla boy gösteren aslında tam anlamıyla da iyi denmeyecek, alaycı , bencil kahramanların artışı sizlerin de dikkatini çekmiştir. Yeni anti-kahramanınız Behzat mı yoksa Sherlock mu olacak ? Hiç yapma Sir Arthur Conan Doyle Sherlock Holmes'u yıllar önce yazmıştı gibi söz dalaşlarına girmeyelim Holmes severlerle. Ne demek istediğimi anladınız. Benzerliği bu sayfalarda yazmıştım hatta.
Sonuç olarak House'a ve onunla ilgili birçok şeye veda etmeye hazırlayalım kendimizi. Görüşlerinizi bekliyorum.Twitter'da paylaş
6 Şubat 2012 Pazartesi
Hemingway'in Silahlara Vedası - Savaş - Aşk - Arkadaşlıklar
Gönderen
dalgaizleri
1899 doğumlu olan Ernest Hemingway'in liseyi bitirdiği sıralarda Birinci Dünya Savaşı patlak verir. ABD'nin savaşa dahil olmasının ardından yazar orduya katılmak için başvuruda bulunur ancak gözündeki bir sorun nedeniyle alınmaz. Daha sonra savaşın son yıllarında Kızıl Haç gönüllüleri arasında ilk sıralardadır ve yazarlığı için malzeme toplayacağı savaş serüvenlerine böylelikle atılmış olur. İtalyadaki bu Kızıl Haç ambulans şoförlüğü görevi sırasında yakınlarında patlayan bir top tarafından ağır yaralanır. Milano'da tedavi sürecinde bir hemşire olan Agnes von Kurowsky'e aşık olur...
Yukarıdaki cümleler ve yazarın Milano'da iyileşme sürecinde çekildiği fotoğrafı dikkate aldığımızda Silahlara Veda'nın az buçuktan öte bir otobiyografik eser olduğunu da söyleyebiliriz.
Şu ana kadar okuduklarımı dikkate alırsam Hemingway'in tüm kitaplarının son sayfasına geldiğimde onları tek tek çok sevdiğimi söyleyebilirim. Belli çerçevelerde birbirlerine benzeseler de bu beni kesinlikle sıkmıyor. Aksine bunun yazarın tarzını anlama yolunda bir his olduğunu düşünmeme neden oluyor. Silahlara Veda'da - okuduğum zaman dilimiyle de alakalı olabilir- kitabın ortalarına gelirken tıpkı ana kahraman teğmen Henry'nin sonradan sıkılacağı gibi sıkıldım savaştan. Sonlarda ise onun başlarda cepheye koşması gibi zevkle, bir heyecanla çevirdim sayfaları.
Hemingway birbirine harmanlayarak yer verdiği birçok fikrin ön sahnesinde yine savaşı yerin dibine vuruyor. Ne menem bir şey olduğundan , yıkıcılığından , etkilerinden bahsediyor. Güzel şeyler ne kadar var olmaya devam ederse etsin bir şekilde savaş tarafından etkileneceğini , harap edileceğini yazıyor. Her türlü lekesizi lekelemek üzere proglamlanmış savaş güzelliklerin ve mutlulukların varlığına dayanamıyor çünkü. Öyle ki ne zaman Henry ve Catherine biraraya gelip mutlu oldu desem kitap boyunca bu yönde engeller çıkıyor. Henry'nin yaralanması, cepheye geri gönderilmesi , tutuklanma tehdidi ve kitabın sonu hep bunu gösteriyor. Yine de ikisi de aşkı savaş havasından kurtulmak için kullanıyorlar. Kitap boyunca vurgulanan birbirlerini düşünerek ya da güzel şeyler düşünerek dışardaki dünyanın yıkıcılığından kaçıyorlar. Aşkın bu savaşın ve hayatın dehşetlerini altetme gücüne güvenlerinin yanında ondan çekiniyorlar da çünkü ikisi de her güzel şeyin bir bedeli olduğuna inanıyor.
Baştan sona kadar kitap yağmur , nehir ve değişik su tasvirleriyle sırılsıklam su baskını altında yüzüyor. Kitapta bunun iki nedenle kullanıldığını düşünüyorum. İlki devamlı görülen yağmur yıkıcılığı temsil ediyor. Yağmur çamur kitap boyunca devam eden savaşın karakterler üzerindeki umutsuzluk ve mutsuzluk halini yansıtmak için kullanılmış. Buna dikkat ederim kitaplarda olsun filmlerde olsun savaşlar genelde yağmur altında değil midir ? Suyun olumlu bir manada kullanıldığı ikinci bir nedense anakarakterin nehir ve gölü kullanarak "savaştan" kaçıp uzaklaştığı anlarda karşımıza çıkıyor. Kurtuluşun sembolü yağmur savaştan uzaklaştıkları her an daha çok bir " vaftiz" törenini andırıyor. Felaket göstergesi yağmur bu sefer Catherine'i kahkahalara boğuyor. Yine çiftin en mutlu anlarını yaşadıkları İsviçre karlar altında. Ne zamanki karlar kalkıyor işler değişiyor...
Kitabın sonunun beni bu kadar etkileyebileceğini düşünmezdim.- Ne kadar detaya giriyorum bilmiyorum. Kitabı okumayanları ne kadar düşünsem de birçok onları hoşnut etmeyecek detaylara girdiğimin farkındayım. Affetsinler artık. - Kitapta gönüllü olsun cebren olsun birkaç yerde gördüğümüz terketme finalde birbirine karışmış bütün duyguları zirveye taşıyor.Saygılar Hemingway !
Birçok defa filme de uyarlanmış. Kadir İnanır'ın da aynı adlı bir filmi var ama bilmiyorum neyi ve nasıl anlatır.
Hemingway'in Silahlara Veda'sıyla bir savaşı daha geride bırakıp Tehlikeli Yaz'la boğalar matadorlar arenasına attım bile kendimi çoktan ben.Twitter'da paylaş
Yukarıdaki cümleler ve yazarın Milano'da iyileşme sürecinde çekildiği fotoğrafı dikkate aldığımızda Silahlara Veda'nın az buçuktan öte bir otobiyografik eser olduğunu da söyleyebiliriz.
Şu ana kadar okuduklarımı dikkate alırsam Hemingway'in tüm kitaplarının son sayfasına geldiğimde onları tek tek çok sevdiğimi söyleyebilirim. Belli çerçevelerde birbirlerine benzeseler de bu beni kesinlikle sıkmıyor. Aksine bunun yazarın tarzını anlama yolunda bir his olduğunu düşünmeme neden oluyor. Silahlara Veda'da - okuduğum zaman dilimiyle de alakalı olabilir- kitabın ortalarına gelirken tıpkı ana kahraman teğmen Henry'nin sonradan sıkılacağı gibi sıkıldım savaştan. Sonlarda ise onun başlarda cepheye koşması gibi zevkle, bir heyecanla çevirdim sayfaları.
Hemingway birbirine harmanlayarak yer verdiği birçok fikrin ön sahnesinde yine savaşı yerin dibine vuruyor. Ne menem bir şey olduğundan , yıkıcılığından , etkilerinden bahsediyor. Güzel şeyler ne kadar var olmaya devam ederse etsin bir şekilde savaş tarafından etkileneceğini , harap edileceğini yazıyor. Her türlü lekesizi lekelemek üzere proglamlanmış savaş güzelliklerin ve mutlulukların varlığına dayanamıyor çünkü. Öyle ki ne zaman Henry ve Catherine biraraya gelip mutlu oldu desem kitap boyunca bu yönde engeller çıkıyor. Henry'nin yaralanması, cepheye geri gönderilmesi , tutuklanma tehdidi ve kitabın sonu hep bunu gösteriyor. Yine de ikisi de aşkı savaş havasından kurtulmak için kullanıyorlar. Kitap boyunca vurgulanan birbirlerini düşünerek ya da güzel şeyler düşünerek dışardaki dünyanın yıkıcılığından kaçıyorlar. Aşkın bu savaşın ve hayatın dehşetlerini altetme gücüne güvenlerinin yanında ondan çekiniyorlar da çünkü ikisi de her güzel şeyin bir bedeli olduğuna inanıyor.
Baştan sona kadar kitap yağmur , nehir ve değişik su tasvirleriyle sırılsıklam su baskını altında yüzüyor. Kitapta bunun iki nedenle kullanıldığını düşünüyorum. İlki devamlı görülen yağmur yıkıcılığı temsil ediyor. Yağmur çamur kitap boyunca devam eden savaşın karakterler üzerindeki umutsuzluk ve mutsuzluk halini yansıtmak için kullanılmış. Buna dikkat ederim kitaplarda olsun filmlerde olsun savaşlar genelde yağmur altında değil midir ? Suyun olumlu bir manada kullanıldığı ikinci bir nedense anakarakterin nehir ve gölü kullanarak "savaştan" kaçıp uzaklaştığı anlarda karşımıza çıkıyor. Kurtuluşun sembolü yağmur savaştan uzaklaştıkları her an daha çok bir " vaftiz" törenini andırıyor. Felaket göstergesi yağmur bu sefer Catherine'i kahkahalara boğuyor. Yine çiftin en mutlu anlarını yaşadıkları İsviçre karlar altında. Ne zamanki karlar kalkıyor işler değişiyor...
Kitabın sonunun beni bu kadar etkileyebileceğini düşünmezdim.- Ne kadar detaya giriyorum bilmiyorum. Kitabı okumayanları ne kadar düşünsem de birçok onları hoşnut etmeyecek detaylara girdiğimin farkındayım. Affetsinler artık. - Kitapta gönüllü olsun cebren olsun birkaç yerde gördüğümüz terketme finalde birbirine karışmış bütün duyguları zirveye taşıyor.Saygılar Hemingway !
Birçok defa filme de uyarlanmış. Kadir İnanır'ın da aynı adlı bir filmi var ama bilmiyorum neyi ve nasıl anlatır.
Hemingway'in Silahlara Veda'sıyla bir savaşı daha geride bırakıp Tehlikeli Yaz'la boğalar matadorlar arenasına attım bile kendimi çoktan ben.Twitter'da paylaş