Araya başka kitap sokmadan seri halde Hemingway kitapları okumaya 2011 sonlarında karar verdim. Paris Bir Şenliktir (Moveable Feast)de çok okumak istediğim bir kitap olmasına rağmen sadece e-book olarak bulabildim. Elektronik kitaba pek ısınamadığım, alışamadığım için onu yarım bıraktım. Bu kitabı saymazsak yazarın altı kitabını okumuş oldum. Yaşlı bir balıkçının bir balıkla mücadelesi gibi sade bir hikayenin mükemmel bir ustalıkla anlatıldığı Yaşlı Adam Ve Deniz dışında diğer bütün kitaplar hakkındaki görüşlerime de bu sayfalarda yer verdim.
Sadece tek bir yazar üzerine yoğunlaşmanın sıkıcı olabileceğini düşünmüştüm ama hiç de öyle olmadı. Tesadüfi bir şekilde okuma zamanı sırasıyla aşağıdaki beğeni sıram aşağı yukarı örtüştü. Bunu yazardan sıkılmaktan ziyade kitap türlerine bağlıyorum. İlk üç sırayı çok beğenmekle beraber yazarın daha çok anılarından bahsettiği Tehlikeli Yaz , Afrikanın Yeşil Tepeleri ve Paris Bir Şenliktir'i pek istahla okuyamadım.
Kapanış olarak Hemingway'in dalgaizlerinde yer bulan kitaplarına ait yorumlarımı beğeni sırama göre biraraya toplayım istedim :
1- Çanlar Kimin İçin Çalıyor http://dalgaizleri.blogspot.com/2011/11/canlar-kimin-icin-calyor-pilar-ve.html
2- Yaşlı Adam Ve Deniz
3- Güneş De Doğar http://dalgaizleri.blogspot.com/2011/12/gunes-de-dogar.html
4- Silahlara Veda http://dalgaizleri.blogspot.com/2012/02/hemingwayin-silahlara-vedas-savas-ask.html
5- Afrika'nın Yeşil Tepeleri http://dalgaizleri.blogspot.com/2012/03/hemingway-afrikann-yesil-tepeleri.html
6- Tehlikeli Yaz http://dalgaizleri.blogspot.com/2012/03/tehlikeli-yaz-hemingwayin-boga-guresi.html
Belli bir süreyi sadece bir yazara ayırma işini oldukça mantıklı ve eğlenceli buldum. Yazarın belli başlı kitaplarını okumuş olmakla beraber yazara daha hakim olduğumu düşünüyorum. Şimdi yeni bir yazarla yola devam etmek lazım. Önerileri olan varsa beklerim.
24 Mart 2012 Cumartesi
Hemingway - Afrika'nın Yeşil Tepeleri

Yine bu sıralar bloglarla fazla içli dışlı olduğumdan mıdır bu kitabı Hemingway'in blog sayfası toplamaları olarak tasarladım kafamda hep okurken. İz sürmeleriyle , başarıyla ve başarısızlıklarıyla biten avları giriş - gelişme ve sonuç sırasıyla anlatışı her bölümü bir blog havasına sokmuş. Bir tutkusunu ve yaşadıklarını yazıya döken her insanın yazabileceği yazılar gibi duruyor ama yazan isim Hemingway olunca bütün dünya okuyabiliyor ancak.
Kitap boyunca kaç hayvanın vurulduğunu saymaya çalıştım ama sonlara doğru "ceylan sürülerine yapılan yaylım ateşi" pes ettirdi. Buna rağmen Ernest insanlar Amerika'ya ilk ayak bastıklarında orası ne güzel bir kıtaydı oysa ki ! Afrika'nın da doğal haliyle korunması lazım diyor. Bana göre birçok yerde kendisiyle çelişiyor.
Hemingway denince ilk akla gelenlerdendir avcılık. World Travel Channel her Küba'yı gösterişinde yazarın oradaki evini de gösteriyor. Evde ilk dikkat çekenler ise duvarları bezemiş hayvan kafaları.

Yabani öküzler, ceylanlar , samurlar , geyikler , gergedanlar , birçok kuş türleri...
Madem konu avcılık parantez içinde 2011 yılında avcılık ve yaşam alanı kaybına bağlı olarak iki gergedan alt türünün neslinin tükendiğinden de bahsetmek gerekir.
Ayrıca Hemingway'in parayla tuttuğu beraber iz sürüp avcılık yaptığı yerli ekip devamlı yazar için "sahip" , "patron" gibi ifadeler kullanıyor. Buna da ayrıca gıcık oldum.
Geçen yılın sonundan beri seri halde Hemingway kitapları okuyorum. Artık bu kitapla bu seriye bir son vermenin zamanı geldi diye düşündüm artık. Başka bir yazar ve kitaplarına başlamak istiyorum. Aklımda bazı isimler yok değil. Önerileri olanların önerilerini de alabilirim buradan.
15 Mart 2012 Perşembe
Estrella #3

Emin olun videonun YouTubedaki şu anki izlenme sayısı olan 7274e katkım büyük. E madem bu şarkı bu kadar iz bıraktı neden burada yok dedim. Şarkı sözlerini de ekliyorum elimden geldiğince sözlerin çevirisini de yaptım. Estrella'nın yine Antonio ile şarkı söylediği son İstanbul konserinde salonu dolduran kalabalığı düşününce birilerinin umrunda olacağını da düşünüyorum.
Buyrun iki güzel sesi dinlemeye buradan devam edelim :
Antonio Carbonell - Estrella Morente
Una espina clavá (Orijinali)
Llevo una espina clavada dentro de mi pecho
Llevo tres días sin verte
Son como tres años
Solo espero tu regreso
Veo que se marcha el día y viene la noche
Y me muero por mis recuerdos
Siento que si no estás conmigo
Y si no vienes pronto
De tristeza yo me muero
Dime, dime que me has dado, que me tienes loca
Loca estoy mi amado
El aire, me falta tu aire
Me falta tu aliento, quiero que me abraces fuerte
Que no te separes
Me da mucho miedo no poder acariciarte
Siento atarme a tu sombra
Pisar donde tu pises
Ser una sola persona
Ser una sola persona atrapada en tu ser
Una sola persona cubierta en tu piel
Amor de mis amores, yo quisiera ser
Quisiera ser, quisiera ser
Mira, miradas que se cruzan
No hace falta hablar
Estar solo contigo sobra lo demás, ay
Vente y no tardes mucho, me muero por verte
Cantando te espero juntito en la fuente
Estos nervios míos me nublan la mente
De lo que te quiero, ay
Sangre, sangre de mis venas
Si a ti te faltara, hasta mi vida entera
Estrella, si tú me pidieras
Yo a ti te traería la que tú quisieras
La rosa, la rosa más bella
Que guardo en mi pecho hasta que tú no vinieras
Quiero atarme a tu sombra, pisar donde tu pises
Ser una sola persona
(Türkçe çevirisi)
Göğsüme saplanıp kalmış bir sızım var
Seni en son gördüğüm günden beri üç gün geçti
Fakat sanki üç yıl gibi.
Dönüşünü bekliyorum
Günün bittiğini gece olduğunu görünce
Hatıralar beni öldürüyor
Eğer yanımda olmazsan ve bir daha hiç gelmezsen
Kederden ölecek gibi hissediyorum.
Söyle , söyle bana ne yaptın
Çünkü şu an senin için çıldırmış,çıldırmış durumdayım sevgilim
Havadan yoksunum.
Nefesinden yoksunum, Beni sımsıkı sarmanı istiyorum
Gitmemeni istiyorum
Seni sevip okşayamamaktan korkuyorum
Kendimi gölgene bağlanmış gibi hissediyorum
Adımladığın her yeri adımlarmış gibi
Sanki tek bir kişi olmuş gibi
Senin varlığına takılıp tek bir insan olmak
Senin teninle çevrilmiş tek bir insan
Sevdiğim , İşte böyle olmasını isterdim
Böyle isterdim, böyle isterdim
Bak, bakışlarımızın gelgiti
Konuşmaya ne gerek var
Seninle birlikteyken her şey gereksiz
Gel ve artık uzatma . Seni görmek için ölüyorum
Seni havuzun yanında bekliyorum, şarkı söyleyerek
Endişelerim düşüncelerimi gölgeliyor
Çünkü seni seviyorum
Kan, damarlarımdaki kan
Ver desen bütün hayatımı bile verirdim
Yıldız, Eğer benden istesen
İstediğin yıldızı sana getirirdim
Ya da gül , en güzel gül
Gelişine kadar sinemde sakladığım
Kendimi gölgene bağlamak istiyorum
Bastığın her yeri senle adımlamak
Ve senle tek bir kişi olmak
2 Mart 2012 Cuma
Tehlikeli Yaz - Hemingway'in Boğa Güreşi Terimleri Sözlüğü


Boğa güreşleri kökeni kimine göre tarih öncesi ilkel dönemlere uzanıyor. Tiyatro'nun kökeninin Dionysos'a dayandırılması gibi kimileri bu birçok insanın değişik şekilde adlandırdığı ( sanat, spor, gelenek , vahşet ... ) aktiviteleri Mithras'ın boğa kurban etmesine bağlıyor. Bazılarına göre de asıl doğuş nedeni birbirine vurdurta vurdurta elimizde gladyatör kalmadı bunun yerine boğaları ileri sürelim fikri. Şöyle bakılırsa ilkel , gladyatör , şiddet , kan aslında birçok şeyi açıklıyor.

Bir iki defa bir endülüs televizyon kanalında izlemişliğim var. Katalunya bölgelerinde birçok yerde yasaklandığını biliyorum ve eski şaşalı günlerinden de uzakta. Öyle ya da böyle içinde kan var can alma var. Boğa güreşi şaka değil !
Bu kitap pek içime sinmedi. Bol bol yağan kar sağolsun bir an önce bitti de kurtuldum. Sırada Hemingway ile Kilimanjaro yolculuğu var.
11 Şubat 2012 Cumartesi
9 Şubat 2012 Perşembe
Dr. House'u emekli ettiler

House dizisinin tutkunlarında nasıl bir yere sahip olduğunu burada cümlelerle açıklamaya gerek duymuyorum. Sevenler zaten şu an ekranlarımızda olan zırvalardan farkını görüp bilmiş ve bu beğeni sebebiyle de bu yazıları okumaktadırlar.
Ben yine bu izleyen arkadaşların görüşlerini merak ediyorum. Sekiz yıldır ilgiyle izledikleri salladığı bastonuyla sağındaki solundakilerle laf oyunlarına giren-zeka yarıştıran, gizemli bulmaca vakaları çözen esrarengiz doktorları artık olmayacak. Büyütmek gerekir mi ya da aman zaten sıkmıştı iyice mi diyorsunuz ? Ekranlardaki House realizmi yerini nelere bırakacak ? Zirvede bitirmek iyi midir ya da House zirvede bitirmiş midir? Belli başlı bu belirgin konular etrafında sekiz yıl yeter de artar mı yoksa ? İyiydi güzeldi de her şey de tadında kalmalı diyenler var mı peki ?
Sevenleri için birçok şey ifade ediyordur. Felsefesiyle dahi birçok kişiye bir şeyler katmıştır belki. Bunların yanında House televizyon dizilerinde yer bulan anti-kahramanları da çoğaltmıştır bana göre. House'la beraber ekranlarda sıklıkla boy gösteren aslında tam anlamıyla da iyi denmeyecek, alaycı , bencil kahramanların artışı sizlerin de dikkatini çekmiştir. Yeni anti-kahramanınız Behzat mı yoksa Sherlock mu olacak ? Hiç yapma Sir Arthur Conan Doyle Sherlock Holmes'u yıllar önce yazmıştı gibi söz dalaşlarına girmeyelim Holmes severlerle. Ne demek istediğimi anladınız. Benzerliği bu sayfalarda yazmıştım hatta.

6 Şubat 2012 Pazartesi
Hemingway'in Silahlara Vedası - Savaş - Aşk - Arkadaşlıklar


Şu ana kadar okuduklarımı dikkate alırsam Hemingway'in tüm kitaplarının son sayfasına geldiğimde onları tek tek çok sevdiğimi söyleyebilirim. Belli çerçevelerde birbirlerine benzeseler de bu beni kesinlikle sıkmıyor. Aksine bunun yazarın tarzını anlama yolunda bir his olduğunu düşünmeme neden oluyor. Silahlara Veda'da - okuduğum zaman dilimiyle de alakalı olabilir- kitabın ortalarına gelirken tıpkı ana kahraman teğmen Henry'nin sonradan sıkılacağı gibi sıkıldım savaştan. Sonlarda ise onun başlarda cepheye koşması gibi zevkle, bir heyecanla çevirdim sayfaları.
Hemingway birbirine harmanlayarak yer verdiği birçok fikrin ön sahnesinde yine savaşı yerin dibine vuruyor. Ne menem bir şey olduğundan , yıkıcılığından , etkilerinden bahsediyor. Güzel şeyler ne kadar var olmaya devam ederse etsin bir şekilde savaş tarafından etkileneceğini , harap edileceğini yazıyor. Her türlü lekesizi lekelemek üzere proglamlanmış savaş güzelliklerin ve mutlulukların varlığına dayanamıyor çünkü. Öyle ki ne zaman Henry ve Catherine biraraya gelip mutlu oldu desem kitap boyunca bu yönde engeller çıkıyor. Henry'nin yaralanması, cepheye geri gönderilmesi , tutuklanma tehdidi ve kitabın sonu hep bunu gösteriyor. Yine de ikisi de aşkı savaş havasından kurtulmak için kullanıyorlar. Kitap boyunca vurgulanan birbirlerini düşünerek ya da güzel şeyler düşünerek dışardaki dünyanın yıkıcılığından kaçıyorlar. Aşkın bu savaşın ve hayatın dehşetlerini altetme gücüne güvenlerinin yanında ondan çekiniyorlar da çünkü ikisi de her güzel şeyin bir bedeli olduğuna inanıyor.
Baştan sona kadar kitap yağmur , nehir ve değişik su tasvirleriyle sırılsıklam su baskını altında yüzüyor. Kitapta bunun iki nedenle kullanıldığını düşünüyorum. İlki devamlı görülen yağmur yıkıcılığı temsil ediyor. Yağmur çamur kitap boyunca devam eden savaşın karakterler üzerindeki umutsuzluk ve mutsuzluk halini yansıtmak için kullanılmış. Buna dikkat ederim kitaplarda olsun filmlerde olsun savaşlar genelde yağmur altında değil midir ? Suyun olumlu bir manada kullanıldığı ikinci bir nedense anakarakterin nehir ve gölü kullanarak "savaştan" kaçıp uzaklaştığı anlarda karşımıza çıkıyor. Kurtuluşun sembolü yağmur savaştan uzaklaştıkları her an daha çok bir " vaftiz" törenini andırıyor. Felaket göstergesi yağmur bu sefer Catherine'i kahkahalara boğuyor. Yine çiftin en mutlu anlarını yaşadıkları İsviçre karlar altında. Ne zamanki karlar kalkıyor işler değişiyor...
Kitabın sonunun beni bu kadar etkileyebileceğini düşünmezdim.- Ne kadar detaya giriyorum bilmiyorum. Kitabı okumayanları ne kadar düşünsem de birçok onları hoşnut etmeyecek detaylara girdiğimin farkındayım. Affetsinler artık. - Kitapta gönüllü olsun cebren olsun birkaç yerde gördüğümüz terketme finalde birbirine karışmış bütün duyguları zirveye taşıyor.Saygılar Hemingway !

Hemingway'in Silahlara Veda'sıyla bir savaşı daha geride bırakıp Tehlikeli Yaz'la boğalar matadorlar arenasına attım bile kendimi çoktan ben.
18 Ocak 2012 Çarşamba
Murakami müzikleri - En İyi On

The Beatles - Norwegian Wood: İlk olarak bir Murakami kitabıyla aynı adlı bu şarkıyla başlayayım. Hoş bir melodisi ve ne kadar anlamlı olduğu tartışılır ama ritimle birlikte akılda kalan sözlere sahip.
The Rolling Stones - Watching The River Flow:
Lawrence Brown - Do Nothing Til You Hear From Me:
"Lawrence Brown'ın eşsiz trombon solosuna eşlik edip ıslık çalarak sürdüm arabayı."
""O şarkıyı sever misin ? - Evet severim dedim. İlkokulda bu şarkıyı mızıkayla çalmış, birinci olmuş ve birçok kurşun kalem kazanmıştım."
Ray Charles - Georgia On My Mind:
"Kafamın içinde zamanı çevirmeye başladım."
Pat Boone - I'll Be Home:
Bob Dylan - Like A Rolling Stone:
"Hepimiz yaşlanırız. Yağmurun yağması gibi kesin bir şekilde."
Bob Dylan - Positively 4th Street
Aradan yirmi yıl geçse de iyi şarkı iyi şarkıdır.
Milse Davis - Surrey With The Fringe On Top:
Ve son olarak Pablo Casals - Brandenburg konçertosu:
Brandenburg kaydını dinledin mi? Mutlaka dinlemelisin. Meşhur olduğunu söyleyemem ama müthiştir.
16 Ocak 2012 Pazartesi
Kediler Güzel Poz Da Verir

Güzel kitabın başlığından yola çıkarak kediler güzel poz da verir deyip birkaç fotoğraf paylaşmak istiyorum. Elime makinemi aldığım her fotoğraf gezimde çekmeye çalışırım kedileri. Keyifleri de yerinde olursa poz verdiklerini düşünürüm. Hep güzel yerlerde rastlarım onlara yani her güzel yerin birçok kedisi vardır bana göre.







Madem konu kediler Bülent Ortaçgil'in Kediler şarkısını dinleyelim son olarak. Ben en çok son bölümdeki " Hangi kedileri seversiniz, hangi kediler gibi yaşamak istersiniz?" kısmını seviyorum.
_____________________________________________________________________________________
© Fotoğraflar dalgaizlerine aittir.