Recent Posts

4 Ekim 2011 Salı

Bu havalar ve bizler

Sonbaharın kendini iyiden iyiye hissettirdiği bu günlerde havaların sağı solu belli olmuyor.Bir gün kapalı diğer bir gün açık...Gün içindeki ısı değişmeleri kendini ciddi bir şekilde hissettiriyor. Sabah ve akşamları güneş etkisini yitirdiğinde üşürken öğle vakti güneş altında yanmak kaçınılmaz oldu. Vücudumuzu şaşkına çeviren devamlı farklılaşan bu durumlar hastalıklara da davetiye çıkarıyor. Uzak olsun !

Her mevsimin ayrı bir tadı o tadı yaşamanın da ayrı güzellikleri vardır kuşkusuz.Baharlar söz konusu ise ben iki baharın da kış ve yaz ayları arasında bir barış sağlayıcı olduğunu düşünürüm. Kışın ve yazın farklı manada şiddetlerini yumuşatırlar.İlkbaharın şehirlerde nasıl geçtiğini pek anlamıyor olsam da kışın ardından yeniden diriliştir ilkbahar. Sonbahar kahverengidir diye severim. Hemingway Paris Bir Şenliktir adlı kitabında keskin soğukların baharı öldürmesini , nedensiz bir insanın ölümü kadar kederli bulduğunu yazmış. Sonbahar yazla kışın arasına girerek biraz da bu katı ölüme biraz olsun yumuşaklık bir neden katıyor. Biraz da ondan severim sonbaharı.

Kapalı havalar ve güneşli havalar arasında insan psikolojisi ne kadar ayrım gösterir değil mi ? Dışarda aydınlık bir gün bizi beklerken insan hayat dolar . Öte yandan kapalı hava kasvet ,keder ve iç sıkıntısıdır.

Hava değişimleri insan psikolojisini etkilediği kadar edebiyat dünyasını da etkilemiştir. İnsana iyi gelmesi yazına da sirayet etmiştir .İngiliz edebiyat tarihinden güzel bir örnek verecek olursak Britanya adasının kara bulutları altında yaşayan Anglo Saksonların kara dalgalar girdaplar üzerine yazdıkları Fransa'nın kuzeyinde daha ziyade Akdeniz havası getiren Norman İstilası ile birlikte tam anlamıyla yumuşamış "gün" yüzü görmüştür. Doğaya ve hayata bakışta karamsarlığın yerini ışık ve neşe almıştır. Mina Urgan'ın İngiliz Edebiyatı Tarihi eserinden bu bulutlar altındaki adanın kötümser,soğuk dönem edebiyatından bir şiirle örnek vermek isterim :

Kimsesiz adam uyanır o zaman,
Gözünün önünde bomboş dalgalar görür ancak,
Ve kanatlarını yayarak sulara dalan deniz kuşları,
Karla karışık yağmur,doluyla karışık kar görür.
Yüreğin yaraları daha da ağırlaşır o zaman.

Yukarıdaki ve benzeri kötü havaların getirdiği hayatın boş olduğu fikrini barındıran yazılar bir başka yerde tabiri caizse çiçek böcek ve kelebeklerin güneş altındaki renklerinin ne kadar hayat dolu olduğunu anlatıyor da olabilir.

Blaise Cendrars'ın Avrupa'dan Güney Amerika'ya yaptığı deniz yolculuğu üzerine şiirler barındıran Yolculuk Notları kitabında da konuyla ilgili hoş detaylar göze çarpıyor. Aşağı yukarı kitabın ortalarına kadar olan şiirler ile Ekvatoru aşağı indikten sonra yazdıkları arasında açık bir fark göze çarpıyor. Ekvatoru geride bıraktıktan sonra ısınan havanın üzerindeki etksini yazar şöyle aktarıyor :

Çizgiye kadar kıştı
Şimdi yaz
Üst güverteye bir havuz kurdurttu kaptan
Dalıyorum yüzüyorum sırtüstü yatıyorum
Artık yazmıyorum
Yaşamak ne güzel

-------------------------------------------------------------------------------------
© İlk fotoğraf dalga izlerine aittir. İkinci fotoğraf Blaise Cendrars - Yolculuk Notları kitap kapağı - Philipp_GTwitterTwitter'da paylaş

0 yorum:

Blog Widget by LinkWithin